
Zeliha Aksaz Şahbaz’dan Sağlıkla İlgili Düzenlemeler İçeren Kanun Teklifine Tepki: “Bu Teklif Halkın Sağlığını Değil, Sermayenin Kârını Koruyor”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, komisyon aşaması tamamlanarak Genel Kurul’a getirilmeye hazırlanan “Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı KHK’de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu teklif, halkın sağlığını değil, sermayenin kârını koruyor, bu nedenle de reddediyoruz. AKP’yi, torba kanunlarla halkın sağlığını tehlikeye atmaktan vazgeçmeye, tüm paydaşların önerilerini alarak teklif hazırlamaya çağırıyoruz” dedi.
CHP Sağlık Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, partisinin genel merkezinde basın toplantısında, "Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı KHK’de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sağlık Bakanlığınca hazırlanan kanun teklifinin TBMM’ye sunulduğunu, komisyonda görüşüldüğünü ve Genel Kurula getirilme hazırlığında olduğunu belirten Şahbaz, teklifin bu haliyle halkın en temel hakkı olan sağlık hizmetinde eşitlik, erişilebilirlik ve nitelikli hizmet sunumundaki sorunlarını çözmekten uzak olduğunu söyledi.
Teklifin torba yasa yöntemiyle hazırlandığını, birbirinden bağımsız düzenlemelerin tek metin altında toplanarak şeffaflık, katılımcılık ve denetim ilkelerinin ihlal edildiğini bildiren Şahbaz, komisyon toplantılarına katılmayan Sağlık Bakanının milletvekillerinin sorularından adeta kaçtığını ifade etti.
Muhalefet milletvekilleri, meslek odaları, sivil toplum örgütlerinin önerge, görüş ve eleştirilerinin metne dâhil edilmediğini söyleyen Şahbaz, "Halbuki sağlık politikaları; bilimsel veriler, saha gerçekleri ve ilgili tarafların katılımıyla şekillenmelidir. Tek elden hazırlanan torba kanun teklifi sorunları çözmekten uzaktır" dedi.
"AKP SAĞLIK HİZMETİNİ EN ÇOK PARAYI VEREN SERMAYE GRUPLARINA PEŞKEŞ ÇEKMEYE HAZIRLANMAKTADIR”
Şahbaz, şunları kaydetti:
"Kanun teklifine baktığımızda Anayasa’nın 56’ncı maddesi sağlık hizmetlerini bir hak olarak güvence altına alan hükmü yok sayılmıştır. Bu teklifin 25’inci maddesi sağlık ruhsatlarını bir ticari meta gibi açık artırmayla satışa koymayı hedeflemektedir. AKP sağlık hizmetini en çok parayı veren sermaye gruplarına peşkeş çekmeye hazırlanmaktadır. Bu sağlık hakkına değil, paranın egemen olduğu piyasacı bir devlet anlayışına hizmettir. AKP sağlıkta ‘paran kadar sağlık’ ısrarında devam etmektedir. Hasta güvenliğini tehdit eden diyaliz cihazlarına antifriz karışması sonucu hastaların hayatını kaybettiği Burdur skandalında yaşamı tehdit eden sorunların ortaya çıkmasıyla yetkisiz cerrahi müdahaleler, hatalı görüntüleme raporları gibi örnekleri ortadan kaldırmaya yönelik herhangi bir düzenleme yoktur. Kamu hastanelerindeki yolsuzlukların önlenmesine, caydırıcı denetim mekanizmalarının kurulmasına yönelik de herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
"SAĞLIK ALANINDAKİ SORUNLARLA İLGİLİ HİÇBİR SOMUT DÜZENLEMEYE YER VERİLMEMİŞTİR”
Aile hekimlerinin ödeme yönetmeliği sorunları, grup elemanlarının güvencesiz çalışması, aile planlaması hizmetlerindeki aksaklıklar ve yoksulluk sınırı altında yaşayan sağlık emekçileri bu kanun tasarısının kapsamında yer almamaktadır. Hekimlere mezuniyet sonrası, uzmanlık sonrası ve yandal eğitimi sonrası ortaya konulan mecburi hizmet uygulaması, TUS’ta tercih edilmeyen temel branşlara özendirme, genç hekim atamaları ve personel planlamasıyla ilgili hiçbir somut düzenlemeye de yer verilmemiştir. Ülkemizde yıllardır çözülmeyen randevu sisteminin tıkanıklığı, iller arası yatak ve yoğun bakım dağılımındaki dengesizlikler, kanser hastalarının akıllı ilaçlara, nadir hastalıkların da tedavilerine ulaşamamalarındaki sıkıntıların hiçbirisine çözüm yoktur. Eğitim programları plansız açılmış, artırılan kontenjanla gençlerin işsizlik bunalımına sürüklenmesi söz konusudur. Sağlık meslek liseleri mezunlarıyla ön lisans mezunlarının denkleştirilmesi, iş barışını bozan bir tehlike arz etmektedir.
"SAĞLIK HİZMET SUNUMU BÜYÜK DARBELER ALMIŞTIR”
Aile hekimliği uzmanlık süresinin 2035’e uzatılması, eğitimin kısaltılması önerileri sendika ve dernek görüşleri alınmadan hazırlanmıştır. Oysa birinci basamakta özlük hakları kayıpları, güvencesizlik, cezaya dayalı hükümler, adeta taşeron sistemi gibi ticari ödemeler ve uygulamalarla sağlık hizmet sunumu büyük darbeler almıştır. Eczacılarımızın karşı karşıya kaldığı SGK iskontolarının adaletsizliği, avro-TL kurunun makası, SUT–MEDULA uyumsuzlukları nedeniyle ortaya çıkan ilaç yoklukları, eczacının muayene ücreti toplama sorumluluğu, toptan satış cezaları, geri ödeme karmaşası, kamu eczacılarının özlük hakları, eczacılık fakültelerindeki kalite ve kontenjan fazlalığı gibi sorunlar çözülmemiştir. İlaç, özel tıbbi amaçlı ve takviye edici gıdaların elektronik takip sistemine dâhil edilmesi olumlu görülmekle birlikte kapsam dar bırakılmış ve eczane dışında marketlerde serbestçe satılması engellenmemiş, sadece eczacılarımıza yaptırım uygulanmıştır.”
"SAĞLIK BAKANLIĞININ YENİDOĞAN SKANDALINDAN SONRA AKLI BİRAZ BAŞINA GELMİŞ GÖRÜNÜYOR”
Aksaz Şahbaz’ın kanun teklifinin bazı maddelerine ilişkin eleştirileri ise şöyle:
“Özel sağlık kuruluşlarında hekimlerin 4/A statüsünde sigortalı çalıştırılması bizim de savunduğumuz bir uygulamadır. Sağlık Bakanlığının yenidoğan skandalından sonra aklı biraz başına gelmiş görünüyor, doğruları görmeye başladığını görüyoruz. Fakat hekimlerin en fazla iki kurumda çalışabilmesi, 1219 ve 5510 sayılı kanunlar arasında çelişkiler doğurmaktadır. Bunun yanı sıra değişik şekillerde çalışan hekimler arasında da bir uyumsuzluk söz konusu olacaktır. Daha ayrıntılı bir çalışmaya ihtiyaç olduğu açıktır. Organ bağışlarının elektronik olarak aydınlatılmış onam alınmasında, siber saldırılara karşı herhangi bir güvenlik önlemi söz konusu değildir. Ayrıca yetersiz olan toplumun dijital sağlık okuryazarlığı da bunun önünde bir engel olmaktadır ve bakanlığın bu konuda sağlık okuryazarlığı konusunda destek eğitimleri vermesi gerekmektedir.
"KENEVİRİN ÜRETİM VE KULLANIMI ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMIŞTIR”
Hemşire yardımcılığı kaldırılarak ‘sağlık bakım teknisyenliği’ adı altında lise öğrencilerinin hastanelere gönderilmesi de hem hasta güvenliği hem de kendilerinin güvenliği açısından sakıncalıdır. Kenevir düzenlemesiyle güçlü bağımlılık yapan psikoaktif maddeleri ihtiva eden kenevirin üretim ve kullanımı önündeki engeller kaldırılmıştır. İlaç etkin maddesi amacıyla üretilme sınırı kaldırılarak ‘Tıbbi ürün, sağlık ve destek ürünleriyle kişisel bakım ürünleri elde edilmesi’ şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu şekilde kenevirin geniş bir yelpazede üretim ve tüketiminin önü açılmaktadır. Fakat bu ruhsatların nasıl verileceği, hangi dozda verileceği ve kimlerin vereceğine dair de herhangi bir ayrıntı yoktur. Kenevir üretiminin yaygınlaşması dahil olduğumuz uluslararası sözleşmelere de aykırıdır. Ülkemizde milyonlarca madde bağımlısının olduğunu, AMATEM ve ÇEMATEM’lerin ne kadar yetersiz kaldığını ve Sağlık Bakanlığının kullanılmayan tek bütçesinin bağımlılıkla mücadele bütçesi olduğunu göz önüne alırsak durumun ne kadar vahim olduğu da ortaya çıkacaktır. Halkı biraz daha uyuşturucu bataklığına sürükleyecek bu maddenin düzenlenmesinden, yasalaştırılmasından derhal vazgeçilmelidir.
"SAĞLIK HİZMETLERİ GEREKÇESİYLE ÇEVRESEL DENGENİN FEDA EDİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
14’üncü maddeyle sağlık yatırımlarını imar planlarından muaf tutarak yeşil alanlara ve parklara sağlık tesislerinin yapılmasının önü açılmaktadır. Burada yerel yönetimlerin yetkileri ellerinden alınarak merkezi idareye verilmektedir. Ayrıca kent hakkı, çevre hakkı ihlal edilmektedir. Zaten çok çok az olan büyükşehirlerdeki yeşil alanlar ve parklar, sağlık gerekçesiyle ranta açılacaktır. Büyükşehirlerde depremlerde sığınma alanı olarak kullanılabilecek yeşil alanların neredeyse bulunmadığı düşünülürse bu maddenin ne kadar büyük sakıncalar getireceği de ortaya çıkacaktır. Sağlık tesislerinin yapılacağı alanları oluşturmak Sağlık Bakanlığının sorumluluğudur. Kent haklarına çökerek bu sorumluluktan kaçamaz. Sağlık hizmeti bahanesiyle kentlerimizi betona boğmak, yerel yönetimlerin yetkisini hiçe saymak, AKP’nin hukuk tanımaz ‘Ben yaparım, olur’ anlayışının bir göstergesidir. Sağlık hizmetleri gerekçesiyle şehirlerin, toplumların ve çevresel dengenin feda edilmesine izin vermeyeceğiz.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi özel sağlık kuruluşlarının ruhsat ve izinlerinin açık artırmayla verilmesi tam bir tüccar devlet uygulamasıdır. Halkın sağlık hakkının parayla ve açık artırmayla satılması, tam bir piyasacı uygulamadır ve kabul edilemez. Sağlık hizmetinin metalaştırılması Anayasa’nın sosyal devlet ve eşitlik ilkelerine de aykırıdır.
"BU TEKLİF, HALKIN SAĞLIĞINI DEĞİL, SERMAYENİN KARINI KORUYOR”
CHP olarak sağlık sisteminin eşitlikçi, erişilebilir ve halk odaklı olması için mücadele ediyoruz. Sağlık çalışanlarının özlük haklarını iyileştirmek, hasta güvenliğini sağlamak, ilaca erişimi kolaylaştırmak, bağımlılıkla mücadele altyapısını güçlendirmek bizim en temel hedeflerimizdir. Söz konusu kanun teklifi mevcut hâliyle halkın sağlık hakkını güçlendirmekten ziyade, aksine piyasalaşmayı ve denetimsizliği derinleştirmeye yönelik bir düzenlemedir. Bu teklif, halkın sağlığını değil sermayenin karını koruyor, bu nedenle de reddediyoruz. AKP’yi, torba kanunlarla halkın sağlığını tehlikeye atmaktan vazgeçmeye, tüm paydaşların önerilerini alarak teklif hazırlamaya çağırıyoruz. Halkın sağlığı için, adalet için, sosyal devlet için durmayacağız. Sağlık, parayla satılamaz. Sağlık, en temel insan hakkıdır. AKP’nin piyasacı, özelleştirmeci ve vicdansız politikalarına karşı halkımızın sağlık hakkı ve sağlıkta adalet için mücadele etmeye devam edeceğimizi tekrar ilan ediyoruz.”
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.