 
					Mehmet Necati Yağcı: Kâğıt Üzerindeki Rekorlar, Mutfaktaki Yangını Gizleyemiyor; Yoksulluk Her Geçen Gün Daha Da Derinleşiyor”
CHP Ticaret Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Necati Yağcı, ekonomik tabloyu değerlendirdiği yazılı basın açıklamasında; İktidarın, Türkiye’de uzun süredir devam eden ekonomik sorunların yurttaşlarımızda yarattığı derin rahatsızlığı yönetebilmek için, gerçekte var olmayan bir iyimserlik atmosferi yaratma çabasında olduğunu ve reel karşılığı olmayan “rekor” açıklamalarıyla kamuoyunu oyaladığını belirterek, “Gerçeği Görmek mi Gizlemek mi? Kâğıt üzerindeki rekorlar, mutfaktaki yangını gizleyemiyor; yoksulluk her geçen gün daha da derinleşiyor.” ifadelerine yer verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Necati Yağcı’nın yazılı basın açıklamasında yer verdiği tespit ve değerlendirmeleri şöyle:
“Gerçeği Görmek mi Gizlemek mi?
“Kâğıt üzerindeki rekorlar, mutfaktaki yangını gizleyemiyor; yoksulluk her geçen gün daha da derinleşiyor.”
İktidar, Türkiye’de uzun süredir devam eden ekonomik sorunların yurttaşlarımızda yarattığı derin rahatsızlığı yönetebilmek için, gerçekte var olmayan bir iyimserlik atmosferi yaratma çabasında; reel karşılığı olmayan “rekor” açıklamalarıyla kamuoyunu oyalamaktadır. İnsanların yaşadıklarıyla bağdaşmayan bir “her şey yolunda, biraz daha sabredin” söylemi üzerinden ekonomik tabloya dair algı yönetilmeye çalışılmaktadır.
Yıllar içinde yoksulluk toplumun geniş kesimlerine yayılmışken, “kişi başına millî gelir 17 bin dolarla tarihin en yüksek seviyesinde” denilmesi, yaşanan gerçeklikle bağdaşmayan trajik bir çelişkiyi yansıtmaktadır. Kâğıt üzerindeki rekorlar, mutfaktaki yangını gizleyememekte; yoksulluk her geçen gün daha da derinleşmektedir.
Üretim ve sanayi hayatiyetini sürdürmekte zorlanırken, “ihracatta rekor kırıyoruz” söylemiyle ekonominin ne pahasına yürüdüğü gözlerden kaçırılmakta; yalnızca parlak görünen sanal bir yüz öne çıkarılarak, çok daha derin ve yapısal kriz örtbas edilmektedir.
EMEK YOĞUN SEKTÖRLER ALARM VERİYOR
Yönetim, Türkiye’de yüksek istihdam kapasitesine sahip emek yoğun sektörlerde yaşanan krizin, barındırdığı sosyal risklerin ciddiyetini kavrayamamaktadır. Kavrasa dahi, mevcut politikalar bu sorunları önleyecek ne iradeyi ne de imkânı göstermektedir.
Oysa emek yoğun üretim; bölgesel kalkınmanın, istihdamın ülke geneline dengeli biçimde yayılmasının ve kadın ile gençlerin iş gücüne katılımının en önemli araçlarından biridir. Bu sektörler yalnızca ekonomik değer üretmez; toplumsal bütünlüğü, dayanışmayı ve refahı destekleyen güçlü sosyal etkiler yaratır. Dolayısıyla burada yaşanan kriz yalnızca ekonomik değil, derinleşme potansiyeli taşıyan ciddi bir toplumsal kriz riskidir.
SANAYİ DÖNÜŞÜYOR MU, YOKSA SAVRULUYOR MU?
“Türkiye sanayide dönüşüm yaşıyor” diyerek bu tabloyu geçiştirmek mümkün değildir. Gerçek şu ki, üretimde dönüşümü yönetecek bir irade de, bunu mümkün kılacak bir ortam da kalmamıştır. Bugün yaşanan, planlı bir sanayi dönüşümünden ziyade, yanlış ekonomi politikalarının neden olduğu bir savrulmadır.
Üretim ve sanayide çağın gereklerine uygun dönüşüm elbette kaçınılmazdır; ancak bu dönüşüm, toplumsal duyarlılığı ve kalkınmanın sosyal boyutunu gözeten bir bilinçle yürütülmelidir. Mevcut savrulma içinde bu mümkün değildir.
NE YAPILMALI?
Öncelik, her türlü israf ve suistimalin önlenmesi ve mevcut koşullar altında önceliği düşük projeler için kaynak kullanımının ivedilikle durdurulması olmalıdır. Ülkenin kaynakları, yurttaşların en temel gereksinimlerini karşılayacak ve huzurunu koruyacak biçimde yeniden yönlendirilmelidir.
Eşzamanlı olarak, mevcut üretim kapasitesini koruyup geliştirecek, sürdürülebilir ve adil bir kalkınma-dönüşüm modeline geçişin zemini hazırlanmalıdır.
Bunun dışındaki hiçbir yaklaşım ne Halkçı, ne de Milliyetçi olarak tanımlanabilir.
VAKİT ÇOK GEÇ OLMADAN…
Vakit çok geç olmadan; sosyal ve ekonomik tahribat daha fazla derinleşmeden, emek yoğun sektörleri ve tarımı destekleyecek, işletmelerin kapanmasını, üretimin başka ülkelere taşınmasını önleyecek, yüzbinlerce hatta milyonlarca insanın işsiz kalmasının önüne geçecek bir anlayış benimsenmelidir. Böyle bir yaklaşım ülkemizin sosyal barışı, üretim gücü ve geleceği için şarttır.”
						Kaynak: 
					
 
					 
				 
				 
				 
				 
				 
				 
				
HABERE YORUM KAT
yorumlar onaylanmamaktadır.