Deniz Yücel: “39’uncu Olağan Kurultayımızı 28-29-30 Kasım’da, Ankara Arena Spor Salonu’nda Gerçekleştireceğimizi İlan Ediyoruz”

Deniz Yücel: “39’uncu Olağan Kurultayımızı 28-29-30 Kasım’da, Ankara Arena Spor Salonu’nda Gerçekleştireceğimizi İlan Ediyoruz”

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “Bundan önce, partimize yapılan saldırıları püskürtmek için iki olağanüstü kurultay yaptık. Bugünkü PM toplantımızda alınan karar doğrultusunda 39’uncu Olağan Kurultayımızı 28-29-30 Kasım 2025 tarihlerinde, Ankara Arena Spor Salonu’nda gerçekleştireceğimizi buradan ilan ediyoruz” dedi.

CHP PM, parti genel merkezinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında toplandı. PM toplantısı devam ederken CHP Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, toplantı gündemine ilişkin basın açıklaması düzenledi. Yücel’in açıklamaları şöyle:

“Bundan bir yıl kadar önce, Türkiye’de geçmişte hiç örneği olmayan, akla hayale gelmeyecek hukuksuzlukların yaşanacağı bir dönemin kapısı aralandı. Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Özer’in 30 Ekim 2024 tarihinde tutuklanmasıyla başlayan bu sürecin hedefi de amacı da belliydi. 31 Mart yerel seçimleri sonrasında belediyelerin ekonomik olarak kuşatılması, hizmetlerin engellenmesi ve çeşitli bahanelerle belediye kaynaklarına müdahale edilmesi CHP’yi ve başkanlarını itibarsızlaştırma çabasının birer parçasıydı. AKP iktidarı bununla da yetinmedi. Şafak operasyonlarıyla belediye başkanlarımız, çalışma arkadaşlarımız evlerinden alındı. Yandaş basına servis edilecek görüntüler seçildi. Gözaltı süreleri uzatıldı, ardından tutuklamalar ve kayyum atamaları geldi. Belediye başkanlarımıza ve çalışma arkadaşlarımıza planlı bir şekilde itibar suikastı yapıldı. Masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı gibi evrensel hukukun temel ilkeleri alt üst edildi. Siyasi tükenmişliğin hırsıyla gözü dönen AKP ve onun yargıdaki aparatları, 15 buçuk milyon vatandaşımızın imzasıyla partimizin cumhurbaşkanı adayı olan Sayın Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmek için kolları sıvadılar. Elbette bir yıl içinde yaşanan hukuksuzlukları burada tek tek sıralamak mümkün değil ama yaşanan hukuksuzluklardan geriye kalan, özgürlükleri gasp edilmiş yüzlerce insanın ve onların ailelerinin yaşadığı büyük mağduriyet ve bu kumpasın farkında olan milyonların yaşadığı derin kaygılar oldu.

“AKP İKTİDARININ BAŞINDAN BU YANA ALGI OPERASYONLARIYLA YARATTIĞI SANAL DÜŞMAN CHP OLARAK BELİRLENDİ”

AKP iktidarının başından bu yana algı operasyonlarıyla yarattığı sanal düşman, son seçimlerde Türkiye’nin birinci partisi olan ve gelecek ilk seçimde iktidar olacak olan CHP olarak belirlendi. Bu kurguya hizmet eden yargı kolları ve yandaş basın, organize kötülüğün gereğini, bu geçtiğimiz bir yıl içinde elbette ki yerine getirdi. CHP’li belediyelere, ‘tasarruf tedbirleri’ diyerek başlatılan ekonomik ambargo, başkanlarımızın bir yılı bulan tutukluluklarıyla devam ediyor. Ama şunu herkes çok iyi biliyor: Silivri zindanlarında tutsak edilen belediye başkanlarımız değil, milletin iradesidir. AKP’nin darbe dönemlerine, sıkıyönetim dönemlerine rahmet okutacak tüm bu uygulamalarını hukuk diye, yargı bağımsızdır diye ve demokrasi diye yutturma çabası ise nafiledir. İşine geldiğinde yargı bağımsızlığından söz eden AKP, bir taraftan yargı eliyle siyasi operasyonlarına devam ederken diğer taraftan da cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıllık diplomasını iptal ettirmek için her türlü hukuksuzluğa başvurmuştur. Önce diplomayla ilgili işlemleri yapmaya yetkili olan İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne baskı yapılmış, buradan istedikleri karar çıkmayınca hiçbir yetkisi olmayan İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne, ‘Hızlı karar verin’ diye baskı yapılarak bu hukuksuz iptal kararı aldırılmıştır.

“BUGÜN ÜLKEDEKİ EN CAN YAKICI SORUNLARIN TEMELİ, HİÇ KİMSENİN HUKUK GÜVENLİĞİNİN KALMAMIŞ OLMASIDIR”

AKP’nin yargının bağımsız ve tarafsız yapısından anladığı, kendi istekleri ve beklentilerine cevap verilmesiyle doğru orantılıdır. AKP iktidarları boyunca bu ülkede binlerce yargı mensubu, hukuka uygun ama iktidarın isteklerine karşılık vermeyen kararları nedeniyle cezalandırılmıştır. İktidarın isteklerine değil, yasalara ve vicdani kanaatlerine göre karar veren yargı mensuplarının görev yerleri değiştirilmiş, başka mahkemelere atanmış, haklarında soruşturmalar açılmış ve emekliliğe zorlanmışlardır. AKP kendince kritik gördüğü her davaya dışardan müdahil olarak yargının bağımsız ve tarafsız yapısına doğrudan müdahale etmiştir. Bugün ülkedeki en can yakıcı sorunların temeli, artık hiç kimsenin hukuk güvenliğinin kalmamış olmasıdır. Yasalarımıza göre, tutuksuz yargılamanın esas, tutuklu yargılamanın istisna olduğu hukuk düzenimizde, yüzlerce insan Silivri zindanında ya da başka cezaevlerinde, aylarca yazılamayan iddianameleri bekliyorlarsa burada hukuktan ve adaletten bahsetmek elbette mümkün değildir.

“İDDİANAME OLARAK AÇIKLANAN BELGE, TAMAMEN SİYASİ SAİKLERLE YAZILMIŞTIR VE HUKUKİ BİR METİN DEĞİLDİR”

Evet, geçtiğimiz günlerde bir iddianame hazırlandı ve mahkemeye sunuldu. Yüzlerce sayfadan oluşan ve temelinde hangi eylemin ne şekilde suç teşkil ettiğinin fiil, fail ve delillerin bağlantısını kurarak açıklandığı, her bir eylemle ilgili bir olay örgüsü içeren bir metin yerine; gizli tanık, itirafçı adı altında birkaç iftiracının ‘duydum’, ‘düşünüyorum’ gibi soyut beyanlarına dayandırılan bir metin. ‘Beşiktaş İddianamesi’ olarak açıklanan belge, ceza hukukunun temel prensipleri hiçe sayılarak tamamen siyasi saiklerle yazılmıştır ve hukuki bir metin değildir. Aslında bu iddianamede AKP’nin kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman gören kötücül aklı hayat bulmuştur. Amaç, maddi gerçeği araştırmak ve ortaya çıkarmak değildir. Amaç, siyasetçisinden gazetecisine herkesi bir potada yok etmek, AKP’nin düşman dediklerini talimatlı yargı eliyle suçlu ilan etmektir. Bu iddianameyle AKP’nin siyasetteki argümanlarının tamamı hukuk kılıfına büründürülmüş, akıllarınca suçlular belirlenmiş, devamında da delil üretilmeye çalışılmıştır. Oysa esas olan, suçun kanuna uygun olarak elde edilmiş delillerle ispat edilmesidir. Gizli tanık ve itirafçıların sözlerini temel alan, çelişkilerle dolu bu metinden gerçeğe ulaşmak mümkün değildir. Bakın, iddianamede suç örgütünün lideri olduğu iddia edilen ve 704 yılla yargılanan Aziz İhsan Aktaş’ın serbest bırakıldığı; hatta televizyonlara çıkarıldığı bu dosyada, hakkında dört yıl hapis cezası istenen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar tutukludur.

“ÖNCEDEN YAZILAN SENARYOYA SADIK KALINMAYA ÇALIŞILIYOR”

Bunun yanında iddianamede, iktidarın partimize yönelik suçlama ve iftiralarıyla bağ kurma çabası da çok açık bir şekilde göze çarpmaktadır. İddianamede, bir başka soruşturmaya atıf yapılmış ve bununla ilgili olarak da ‘Ekrem İmamoğlu Suç Örgütü’ gibi daha iddianamesi hazırlanmamış, yargılaması başlamamış bir soruşturmayla ilgili masumiyet karinesini yok sayan ifadeler bulunmaktadır. Bu da İBB Başkanımız ve cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu ile iddianamenin bağlantılandırılmak istendiğinin ve önceden yazılan senaryoya sadık kalınmaya çalışıldığının göstergesidir. AKP’nin demokrasi hazımsızlığı nedeniyle bugün karşı karşıya olduğumuz bu metin, talimatlı yargının içler acısı halini ortaya koymaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki eninde sonunda hukuk, adalet, demokrasi galip gelecektir. Millet iradesinden kimse kaçamaz. İktidarın sandıkta kazanamadığı başarıyı, yargı kollarıyla elde etme çabası da başkanlarımızı bir taraftan itibarsızlaştırmaya çalışarak bir taraftan da oyun dışında iterek iktidarını sürdürme çabası da boşunadır. Millet partimizin yanındadır. Millet haklının yanındadır. Millet halkı için mücadele edenlerin yanındadır.

“ÜLKE GERÇEKLERİNİ GÖREN PARTİMİZ BU ÜLKENİN UMUDUDUR”

CHP 31 Mart yerel seçimleri sonrasında Türkiye’nin birinci partisi olmanın tüm sorumluluklarını yerine getirmiş, siyasette barışın, diyaloğun, uzlaşı kültürünün egemen olması, siyasetin bir hizmet yarışı şeklinde yapılması için olağanüstü bir çaba göstermiştir. Halkın gerçek gündeminin nabzını tutmuş, sorunları ve çözüm önerilerini meydanlarda dile getirmiştir. AKP’nin iktidarda olduğu 23 yılın sonunda, Türkiye ekonomik olarak çok zayıflamış, sosyal olarak gerilemiştir. Dünyadaki pek çok gelişmeden de geri kalmıştır. Ülke gerçeklerini gören, değişime kendisinden başlayan partimiz bu ülkenin umududur. Belediyelerimize yönelik kurgu operasyonlarının başladığı ilk günden bu yana, değişimin fitilinin ateşlendiği CHP, hiçbir alanda mücadeleden geri durmamıştır.

“CHP’Yİ ADLİYE KÖŞELERİNE TAŞIMAYA ÇALIŞANLAR, HEDEFLERİNE ASLA ULAŞAMAYACAKLAR”

Kasım 2023’de gerçekleştirdiğimiz, değişim meşalesinin yakıldığı, ilk sandıkla gelecek CHP iktidarının kadrolarının şekillendiği, açılışından oy kullanma işlemine, sayım ve sonuçların ilanına, itiraz süreçlerinin tüketilmesine kadar her bir aşaması hukuka uygun ve demokratik bir şekilde gerçekleştirilen 38’inci Olağan Kurultayımızı büyük bir coşkuyla iki yıl önce gerçekleştirmiştik. Kurultayımızın hemen ardından Genel Başkanımız Özgür Özel’in liderliğinde, tüm yönetim kadrolarımızla aklın ve bilimin rehberliğinde, her seçim çevresinde ölçme ve değerlendirmeler yaparak daha fazla genç ve daha fazla kadın adayla girdiğimiz 31 Mart yerel seçimlerinde, partimizin üzerindeki yüzde 25’lik cam tavanı kırıp, yüzde 38 oyla 413 belediye kazanıp Türkiye nüfusunun yüzde 65’ine belediyecilik hizmeti götürme görevini üstlendik. Sandığa yansıyan irade, partimizi 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi yaptı. İşte ne olduysa tam da bu zaferimizden sonra oldu. 31 Mart yerel seçimleri öncesinde, YSK’nın gözetiminde ve denetiminde, demokratik ve hukuk kuralları çerçevesinde yapıldığı kabul edilen, en küçük bir iddia, şikayet ya da dava konusu olmayan kurultayımız; 31 Mart yerel seçimleri sonrasında, iktidarın hazımsızlığı nedeniyle birdenbire hukuk dışı oldu ve tertemiz kurultayımıza saldırılar başladı. Tertemiz kurultayımızı lekelemeye, CHP’yi adliye köşelerine taşımaya, haksız ve hukuksuz davalarla CHP’nin iktidara yürüyüşüne taş koymaya çalışanlar; hedeflerine asla ve asla ulaşamayacaklar.

“39’UNCU OLAĞAN KURULTAYIMIZI 28-29-30 KASIM 2025 TARİHLERİNDE, ARENA SPOR SALONU’NDA GERÇEKLEŞTİRECEĞİMİZİ İLAN EDİYORUZ”

AKP’nin talimatlı yargı eliyle gerçekleştirdiği tüm hukuksuz hamlelere rağmen doğru bildiğimiz yolda, büyük bir inanç ve kararlılıkla iktidar yürüyüşümüzü emin adımlarla sürdürüyoruz. Yerel seçimler nedeniyle 6 Eylül’e ertelediğimiz tüzük değişikliğimizi oy birliğiyle gerçekleştirdik. Geçen yıl tüzük değişikliği çalışmalarımız esnasında bir yıl boyunca program çalışması yapacağımızı söylemiştik. Elbette bu işin perde arkasında büyük bir emek var, büyük bir mutfak çalışması var. Program çalışmamız 81 ilde, 973 ilçede, üniversitelerle, meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle eş zamanlı çalışılarak gerçekleştirildi. Parti programımız partimizin kuruluş ilkeleri ve kuruluş amacı doğrultusunda, CHP’den beklentilerin her birine açık, net ve somut cevaplar verdiği kapsamlı bir çalışma oldu. 14 Temmuz’da kongreler sürecimiz başlattık. 81 ilde önce mahalle delege seçimlerimizi, ardından ilçe kongrelerimizi ve son olarak da dün gerçekleştirdiğimiz Hatay, Tekirdağ, Burdur ve Kilis il kongrelerimizle birlikte il kongrelerimizi tamamladık. Bu arada İstanbul ilçe kongrelerimizi ve il kongremizi durdurmak için yetkisiz mahkemeler eliyle hukuksuz kararlar alınmaya çalışıldı. İstanbul İl Başkanlığımız binlerce polis eşliğinde işgal edilmeye çalışıldı. Yılmadık, vazgeçmedik, teslim olmadık. Bundan önce, partimize yapılan saldırıları püskürtmek için iki olağanüstü kurultay yaptık. Bugünkü PM toplantımızda alınan karar doğrultusunda 39’uncu Olağan Kurultayımızı 28-29-30 Kasım 2025 tarihlerinde, Ankara Arena Spor Salonu’nda gerçekleştireceğimizi buradan ilan ediyoruz. İlgili Genel Başkan Yardımcımız tarafından gerekli başvurular şu anda seçim kuruluna yapılıyor.

“HER TÜRLÜ ENGELLEMELERE VE HUKUK DIŞI HAMLELERE RAĞMEN 39’UNCU OLAĞAN KURULTAYIMIZI GENİŞ BİR KATILIMLA GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”

Son bir yılda partimize çok fazla haksız saldırılar oldu. Demokrasilerde karar mercii millettir, siyasi partilerde ise karar mercii üyelerdir. 2 milyonu aşkın üyemiz temmuz, ağustos ve eylül ayında sandığa gittiler. Üyelerimiz ilçe delegelerini, ilçe delegeleri il delegelerini, il delegeleriyse kurultay delegelerini seçtiler ve partimize yapılan her türlü saldırının ve tartışmanın önünü kestiler. İktidarda kalabilmek için bu saatten sonra tek çaresi, tek kurtuluşu CHP içerisinde bir kavga, bir çatışma ya da ayrışma görüntüsü yaratmak olan AKP iktidarına hizmet eden bir avuç kullanışlı aparatın olağan ve olağanüstü kurultaylarımızı iptal etme çabalarına rağmen ve yine aynı amaca hizmet eden her türlü engellemelere ve hukuk dışı hamlelere rağmen 39’uncu Olağan Kurultayımızı geniş bir katılımla gerçekleştireceğiz. 28 Kasım günü o tarihte tamamlanmış olacak olan parti programımız, kurultay delegelerimizin onayına sunulacak. 29 Kasım günü genel başkan seçimi gerçekleştirilecek. 30 Kasım günü ise PM ve YDK seçimi gerçekleştirilecek. Biliyorsunuz, yeni tüzüğümüze göre mevcut genel başkan, adaylık için imza toplamıyor. Takdir ettiği durumlarda aday olabiliyor. Yani bu şu demek: Hiçbir ilden, hiçbir örgütten, kurultay delegelerimizden adaylık için imza toplamamız, Genel Başkanımız için imza toplayıp kimsenin adaylığı için alan daraltmamız söz konusu değil. Aday olmak için yüzde 5 imza yeterli, adaylık düşünen herkes imza toplayıp aday olabilir.

“HERKESİN MUTLU VE HUZURLU BİR YAŞAM SÜRECEĞİ BİR TÜRKİYE CHP’NİN İKTİDARIYLA YENİDEN MÜMKÜN”

Parti programımızla ilgili olarak da kurultaya gitmeden önce dört ana başlıkta bir vizyon belgesi hazırlanacak ve bu vizyon belgesi dört ayrı lansman yapılarak kamuoyuyla paylaşılacak. Biz inanıyoruz ki 85 milyon vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin olduğu, ifade özgürlüğünün ve İnsan haklarının gözetildiği, eşitliğin, özgürlüğün ve adaletin memleketin dört bir yanına yayıldığı, herkesin farklılıklarıyla insan onuruna yaraşır, mutlu ve huzurlu bir yaşam süreceği bir Türkiye CHP’nin iktidarıyla yeniden mümkün. Son yerel seçimlerde elde ettiğimiz başarıyı, halkın önüne gelen ilk sandıkta genel seçimlerde de elde edip güçlü kadrolarımızla, güçlü hükümet programımızla, demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü ve adaleti yeniden tesis edeceğiz.

“BU BÜTÇENİN NERESİNDE REFAH GÖRÜYORLAR BİZE DE GÖSTERSİNLER”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe maratonu bugün başladı. Yine millet adına bütçe yapma hakkına sahip olan TBMM’yi etkisizleştirecek, kurumlar üzerinden kendilerine kaynak yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacak, işçinin, emekçinin, emeklinin, memurun, esnafın, çiftçinin, öğrencinin; kısacası hiç kimsenin yarasına merhem olmayacak bir bütçeyle; halkın değil, sarayın bütçesiyle karşı karşıyayız. TBMM’nin, Cumhurbaşkanlığı’nın, bakanlıkların ve bağlı kurumların bütçeleri üzerine görüşmeler, bir aylık komisyon maratonunun ardından 28 Kasım Cuma günü tamamlanacak. Yani adeta bir prosedür yerine getirilecek. 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi’nin önceki yıla göre yüzde 28 artışla 18 trilyon 928 milyar lira olması öngörülüyor. Hepinizin bildiği gibi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026 bütçesinin istikrar ve refahı hedeflediğini söylemişti. Bu sözde istikrar ve refahı hedefleyen bütçede, 18,9 trilyon lira gider, 16,2 trilyon lira gelir öngörüyorlar. Yani daha şimdiden 2,7 trilyon bütçe açığı var. Hem ‘istikrar ve refah’ diyeceksiniz hem de bütçeyi hazırlarken, daha hazırlık aşamasında bütçe açığı vereceksiniz, bütçe açığı öngöreceksiniz. Biz burada, AKP iktidarının 23 yılda hazırlamış olduğu bütçelerde, bütçe açığı vermek konusundaki istikrarlı duruşundan ve işçinin, memurun, emeklinin ezilmesi konusundaki istikrardan başka bir istikrar göremiyoruz. Bu bütçenin neresinde refah görüyorlar bize de göstersinler, biz de görmeyi çok istiyoruz.

“DÜNYANIN EN BÜYÜK VERGİ ADALETSİZLİĞİ”

Bu bütçe kimin bütçesi diye baktığımızda halkın, emekçinin, asgari ücretlinin, vatandaşın bütçesi değil; sarayın, patronların, zenginlerin bütçesi olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki senenin bütçesinde alınacak dolaylı vergi oranı; yani elektriğe, suya verdiğimiz vergi, ekmek, yumurta, peynir alırken ödediğimiz vergi, kısacası yaptığımız tüm harcamalara verdiğimiz vergi, yani zenginin de fakirin de aynı oranda verdiği vergi yüzde 63 olarak belirlendi. Maaşlardan kesilen vergi olan gelir vergisi ise yüzde 25 olarak planlanıyor. Kısacası sokaktaki vatandaşın vereceği toplam vergi yüzde 88. Ama kurumlar vergisi; yani ihale alan, ihracat yapan, ithalat yapıp satan, yani ticaret yapıp para kazanan, gerçekten vergi ödemesi gereken zengin kesimin vereceği vergi yüzde 11. Bu da dünyanın en büyük vergi adaletsizliği demek. Halktan aldıkları vergi yüzde 88’ken zenginden aldıkları vergi yüzde 11. Böyle vicdansız, insafsız ve vergi adaletinden uzak bir bütçeyle karşı karşıyayız. Kazandığı üç kuruş parayla ay sonunu getiremeyen kesimin gırtlağına çökerek alınan vergilerden oluşan bu bütçe, zenginin keyfini bozmayacak, iktidara da kaynak yaratacak şekilde, büyük bir titizlikle ve vicdansızlıkla düzenlenmiş.

“BU BÜTÇE SARAYIN HALKI SÖMÜRDÜĞÜ SON BÜTÇEDİR”

Bu bütçeden bir kez daha anlıyoruz ki iktidar halkın iktidarı değil, zenginlerin, holding patronlarının iktidarı. Yıllar içinde bütçe tekliflerinde gelir vergisinin payını çoğaltırken kurumlar vergisinin payını azaltan AKP iktidarı, patronları vergiden muaf tutma çabasına devam ediyor. İşçiler ve emekçilerden her yıl daha fazla gelir vergisi alınmaktadır. Bu tutum, zaten çok zor koşullarda hayata tutunmaya çalışan işçi ve emekçi sınıfını, sert ve çetin geçen hayat mücadelesinde daha da zayıflatmaktadır. 2026 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Teklifi ana hatlarıyla incelendiğinde, AKP iktidarının her sene olduğu gibi bu sene de bütçe gelirlerini işçilerden, köylülerden, küçük esnaftan ve yoksullardan almayı planladığı ortadadır. 2026 bütçesi işçinin, emekçinin, köylünün, küçük esnafın haklarını gasp eden, vergide adaleti gözetmeyen, kıt kanaat geçinen vatandaşın yükünü hafifletmeyen, bu topraklarda servetine servet katanlardan da elle tutulur, dişe dokunur bir vergi almayan; kısacası fakiri daha fakirleştiren, zengini daha da zengin eden bir saray bütçesidir. AKP iktidarının ve sarayın halkı sömürdüğü son bütçedir. CHP iktidarında, halka nefes aldıracak bütçeler, halktan yana bütçeler, vergi adaletini gözeten bütçelerin örneklerini göreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

“26 BİN LİRAYI, ‘ÖNÜMÜZDEKİ YILIN ASGARİ ÜCRETİ’ DİYEREK MASAYA GETİRMEYİ DÜŞÜNMESİNLER”

Ülkede tam bir cinnet hali hakimken hukuksuzlukta her gün kendini daha da geliştiren, hatta tek rakibi yine kendisi olan, ekonomik krizi telafi edilemeyecek noktalara getiren, bir ülke nüfusundan oluşan işsizler ordusu yaratan 23 yıllık AKP iktidarı hiç utanmadan, sıkılmadan 22 bin liralık asgari ücreti sadece yüzde 20 arttırarak 26 bin lira yapmayı planlıyormuş. Akli melekelerini yitirmiş olmalılar. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Geçen yıl vermiş olsalardı bile yetmeyecek bir miktar olan 26 bin lirayı, ‘önümüzdeki yılın asgari ücreti’ diyerek masaya getirmeyi düşünüyorlarsa derhal düşünmeyi bıraksınlar. Akıllarından dahi geçirmesinler. Bu vicdansızlığın hesabını veremezler. AKP iktidarı, 23 yıldır her gün bir önceki günden daha umutsuz bir toplum yaratarak gerek yargı eliyle gerek baskı ve korku iklimiyle şiddetin dozunu arttırarak toplumsal huzuru yok ettikleri yetmiyormuş gibi, bir de hazırladığı bütçelerle yoksulluğu daha da derinleştirerek 86 milyon vatandaşımıza tutunacak dal bırakmıyor, nefes bile aldırmıyor. Yoksunluk, yoksulluk, açlık, evsizlik ve işsizlik çığ gibi büyüyor. Bütçeler iktidara kaynak yaratıyor. Sarayın keyfi yerinde ama sokağın canı burnunda. Zannetmesinler ki bu kara düzen böyle gidecek. Bu devran elbet dönecek. Halkın önüne gelen ilk sandıkla saray bütçelerine son verilecek.”


Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
yorumlar onaylanmamaktadır.