Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 10 yıl aradan sonra açıkladığı “Türkiye Kadına Yönelik Şiddet Araştırması 2024” verilerinin, Türkiye'de kadınların yaşam hakkının nasıl sistematik biçimde tehdit altında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğini vurguladı. Kaya, yıllarca gizlenen bu verilerin sadece bir istatistik değil; bastırılmış çığlıkların, duyulmayan yardım çağrılarının ve karartılan adaletin belgesi olduğunu belirterek, ‘’Her bir yüzde, her oran; bir annenin, bir kız kardeşin, bir kız çocuğunun hayatta kalma mücadelesidir!’’ dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın açıkladığı “Türkiye Kadına Yönelik Şiddet Araştırması 2024” raporu ile ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nde bir basın açıklaması yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Asu Kaya’nın basın açıklaması şöyle:
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın açıkladığı Türkiye Kadına Yönelik Şiddet raporunun Araştırması 2024, kadınların bu ülkede hâlâ yaşam hakkı için mücadele ettiğini acı bir biçimde ortaya koyuyor.
Bu veriler, tam 10 yıl aradan sonra açıklandı! 10 yıldır bu ülkenin kadınları öldürülürken, bu bakanlık sessiz kaldı. Kadınların çığlığına kulak tıkayan, verileri gizleyen, gerçeği karartan bir Bakanlık’tan söz ediyoruz. Ve bugün o veriler, bu sessizliğin ardındaki korkunç tabloyu gözler önüne seriyor! Kadınların %28,2’si psikolojik, %18,3’ü ekonomik, %12,8’i fiziksel şiddete maruz kalıyor maalesef.
Bu tablo bir çığlıktır, duymayan da iktidardır!
Her bir yüzde, her oran; bir annenin, bir kız kardeşin, bir kız çocuğunun hayatta kalma mücadelesidir! Ve en çarpıcı gerçek şudur:
Kadınların neredeyse yarısı yaşadığı şiddeti kimseye anlatamıyor. Çünkü kadınlar biliyor ki, şiddete uğradıklarında karşılarında devletin koruyucu elini değil, cezasızlığın duvarını bulacaklar. Karakolda küçümseniyorlar, mahkemede “iyi hal indirimi”yle yüzleşiyorlar, toplumda ise “sus, yuvanı yıkma” deniliyor. Bu tablo, iktidarın kadın düşmanı politikalarının resmidir!
İstanbul Sözleşmesi’nden imza çeken, toplumsal cinsiyet eşitliğini müfredattan silen, kadını sadece aile içindeki rolüyle tanımlayan anlayışın bir sonucudur bu.
Fiziksel şiddetin en yüksek olduğu bölge Kuzeydoğu Anadolu, psikolojik şiddetin en çok görüldüğü kesim boşanmış kadınlar oldu maalesef, dijital şiddetin en yoğun olduğu grup ise 15–24 yaş arası genç kadınlar. Kadın kendi hayatını kurmaya çalıştıkça daha çok hedef haline geliyor. Bu, “itaat eden kadın makbul, direnen kadın cezalandırılır” anlayışının somut bir göstergesidir kanıtıdır!
Ve araştırmada en çok belirtilen neden “erkeğin öfke kontrol sorunu” olmuş. Hayır! Bu bir öfke kontrol sorunu değil, eşitsizlik meselesidir. Kadınlara itaat dayatan, erkeklere üstünlük veren bu sistem, her türlü şiddetin kaynağıdır!
Kadına yönelik şiddet bireysel değil, politik bir sorundur! Ve unutmayalım: Türkiye’de kadını koruyan en temel yasalarımızdan biri 6284 sayılı Kanun’dur. Bu yasa, kadına yönelik şiddeti önlemek, mağduru korumak ve failleri cezalandırmak için yürürlüğe girmiştir. Ama bu yasa, kadınları korumak ve desteklemekle yükümlü olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından görmezden gelinmektedir!
Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’a soruyorum: Kadınlar her gün öldürülürken, siz neden susuyorsunuz? Kadınların yaşam hakkını korumakla yükümlü bir bakanlık, nasıl olur da bu kadar sessiz kalır? Şiddeti önlemek yerine “aile birliğini koruma” diyerek kadınları ölüme mi terk edeceksiniz?
Ve buradan Adalet Bakanı’na sesleniyorum: Bu ülkede kadınlar öldürülürken, failler “iyi hal indirimiyle” ödüllendiriliyor! Kadınlar ölüyor, adalet hâlâ işlemiyor sizin bakanlığınızda! Aylarca gerçeklerin gizlendiği, DNA raporlarının açıklanmadığı, dosyaların karartıldığı Rojin Kabaiş gibi genç kadınların ölümüyle yüzleşemeyen bir adalet anlayışı, her kadının can güvenliğini tehdit etmektedir! Rojin’in sesi, bu ülkenin susturulmuş binlerce kadının sesi, bu tablonun acı çığlıklarından sadece bir tanesidir! Adalet Bakanı, gün aşırı çıkıp “Türkiye bir hukuk devletidir” diyorsunuz. Peki bu mu hukuk, bu mu adalet? Kadınların katledildiği, katillerin kol gezdiği bir ülkede ne hukuk vardır ne de adalet vardır!
Bir çağrım da İçişleri Bakanı’na: 6284’ün uygulanması, kolluk kuvvetlerinin de bir sorumluluğudur! Ama kadınlar karakola gittiğinde çoğu zaman “barışın, eve dönün” deniyor! O evden bir daha dönemeyen, öldürülen kadınların hesabını kim verecek? Elbette sizin iktidarınız verecek bu öldürülen kadınların hesabını! Kadınların can güvenliğini sağlayamayan bir İçişleri Bakanlığı, görevini yapmıyor demektir!
Ama bilin ki; biz susmayacağız! Biz boyun eğmeyeceğiz! Kadınların çığlığı, iktidarın sessizliğini bozacak, kadın düşmanı politikalarını açığa çıkaracak!
Cumhuriyet Halk Partisi olarak söylüyoruz: Kadına yönelik şiddet politiktir! Kadınların siyaseten yok sayıldığı sürece, yasal düzenlemeler sadece kâğıt üzerinde kalır! Kadınların yaşam hakkını korumak, devletin görevidir; lütfu değildir!
Değerli kadınlar, gençler, dostlar!
Artık yeter! Bu çığlığı duymayan, kadınların mücadelesini yok sayan iktidar, yaptıklarının sorumluluğunu taşıyacak! Kadınlar artık örgütlüdür, kararlıdır, yılmaz! Ve biz bu karanlığı yırtacağız. Kadın cinayetlerine dur diyeceğiz! Psikolojik, ekonomik, fiziksel ve dijital şiddetin her türlüsüne dur diyeceğiz! Kadınları susturan, kadınları korkutan bu düzeni yine biz kadınlar değiştireceğiz! Bu ülkeyi aydınlatacak olan eşitliktir! Bu ülkeyi aydınlatacak olan adalettir! Bu ülkeyi aydınlatacak olan kadın dayanışmasıdır! Kadınlar artık yalnız değildir! Kadınlar artık korkmayacaktır! Kadınlar artık geri adım atmayacaktır! Kadınların çığlığını duymayanlar, artık kadınların gücünü ve kararlılığını görecek! Çünkü biz, kadınlar, bu karanlığı birlikte bitireceğiz! Ve bu ülkeyi eşitlik, özgürlük ve adaletle aydınlatacağız!